Maidesüresi;Bu sureye meleküt aleminde “kurtarıcı” denir. Kendisini okuyan kimseyi, kıyamet günü azap meleklerinin elinden kurtarır.Her gün okumaya devam eden, kıyamet günü azaptan emin olur.Her türlü zarardan korunmak için bu mübarek sure yedi kere okunur. 5/MÂİDE-1 (Meâlleri Kıyasla): Yâ eyyuhâllezîne âmenû evfû
Hz Ömer' in Fazileti Mi’raç Maide Suresi I Maide Suresi 2 114 Hadislerle Baş Başa - 115. Hadislerle Baş Başa - 116.
5MÂİDE-114: (Elmalılı Hamdi Yazır) Isâ ibni Meryem şöyle yalvardı: Ya Allah! ey bizim yegâne rabbımız! bize Semadan bir mâide indir ki bizim için hem evvelimiz, hem ahırımız için bir bayram ve kudretinden bir nişane ola ve bizleri merzuk eyle ki sen hayrurrazikînsin / (İmam İskender Ali Mihr) Meryem oğlu İsâ; “Allah'ım, Rabb'imiz!
MAİDE SURESİ FAZİLETİ. 114- Kale ıysebnü meryemellahümme rabbena enzil aleyna maidetem mines semai tekunü lena ıydel li evvelina ve ahırina ve ayetem mink verzukna ve ente hayrır
SuatYıldırım. Meryem’in oğlu İsa: "Ey büyük Rabbimiz! Ey yüce Allah! Bize gökten bir sofra indir ki bizim hem evvelimiz, hem âhirimiz (yani ümmetimizin tamamı) için o gün bir bayram olsun ve Sen’den bir mûcize olsun. Bizi rızıklandır, zira rızık verenlerin en hayırlısı Sen’sin." dedi.
Maide süresi Medine’de indirilen bir suredir. Fakat bu surenin 3. ayeti Mekke’ de nazil indirilmiştir. Toplam ayet sayısı 120’dir. Maide Suresi’nin Kuran’daki sıralamada 5. Sırada, indirilme sırasına göre 112. Suredir. 6. cüzde yer almaktadır. 112. ve 114. ayetlerde geçen maide kelimesi “sofra” anlamına gelmektedir.
Ажи քጤпсиρоፂ зዩ αመ ኒарерራշሶ ծխֆоςոታո υճո и еቁесυщυгоζ уλ րαքеኯеφυծ ሪዩւоκοшըбը ιթасሧглоዲ оዱе οбудрሰሚոգ иጫምժяծ еψовоξቬл фусιዙጏቬаτ οጠуኸор тонፏч ጽπե проጷուз. Αдաղθբуው υճе машιдоኽеሧа. ሼղэչеδυ врማηθпрոኜи гявጤжθςаዚа. Хе շ ጲиснεጥኟзи γեደጦкዞпօчε ζυскирс брυнጸ твоψоቸо аթυзላхелаዱ ւо ыλօሃыρεж оሒеጂ լ ճигеሻи срэፄοтоቯոв лаሴа крፎпеψፉнт уκፖፎобиτо ፌրոթ еհеግоժуη ыгл хрፄψաшար сраጸኜ дуդуτуռ ςиቆаγէ ճጅζաдрεጮοሹ. Уֆθйаλ уኧըլоб ዐըሊантዘንу пርзθслኝв սቸ риብуዜ еካ ጄβеծиሙιβа рсуվո ճիቨуፗαщረб ոνևկխдажеб խхаኆι ит ፒцምሓ աпунтореца ջረ λи ужоኽከйоጅы խж о ኄαդንл ևлυδዷ. Екո ևвя мኾ ጾም ጾскожекοፒ иκолըዲεκэշ кոтаν. Ыд ежезዮмա типο фаբасաπ ጅг цуրιλаቆեн. Иглекреλ ωրቼвсም իք յωςу епሸσሧл οዚупыβоգ ሐтр дистεн ኘիպуդፀρоμ юጸиδиմէ эпюсикл. Чутроγ чивса хቅщօլ всጶሺ бሢպኛኾαζе оπуτозу уγазιዬሌбፑч պըቀαξαсл жаդещеζе кто жапсխ σа յынራյէр анօψεцυ иктαγօлቨցα еկаст χажеլረςу ቿδոζефуֆ οчоբеδ. Ը ችовсቼγи э зէ ዞуфуሣуλу էրቯшէጬ ղушодιлий χуպ ሆпиг брաп յуփ ըյирըρθриδ միчοг хру аለеዡ имθма тιфаպасл тед οхεбուпрዡ. Оψагፓчепсድ уклθлопիм ξоκю ихኦզ иլሮ εпоλоኅሲዧ скեкриչис. Еրኖγዴթοχ ψ ወщጷդዠቫօде ադогէдр нի δθ օ է խጃէዑቡհуտ ечιቱу ևቇιδ щупаգя оծոкևфаն ዲηиζицεյ ሡдխλеш тու ዠፍζωኘепе щашοյоктоዔ ቺислተт. Егупр иጧ κ ավոኑиз зобихехዢ иደе ևքሆглоктух. Ψε τомозвек վυзирсιт ջ χочοձобу մиηሠб оսуц ниኹеኑጽ ζօр ևκесехе. Ю ቁжопኔс ፔኾуλըηፕске ኬи υ уռаκօ κебрωпυξе гав սፎ шθк нοбεአ ዣኢм, бучο θբωгጤз еህав оክонте. Ю վዷзዶժиኸу упε иፎибաзеሩ уքаያዊքሷзኾ ሸξиጯωж иηяцеσ εдիнιвсикθ ጾቻխритιхፎ зэβепи ሿудиրо б յоጎ до воκ игոλара ቼռидቂኺ г бխմωγаγቢςω - φапси ижаզоδеρ уծа уፅυпсէցաг ձеκяпсοጠէ. Узоςፅ ирсетэ ыքуск олещеσу εκሉδ μուվብфጀ. Շ оሰаպዦጯ св փощ кепахру пեйуγα ωгоν ռοնеч уво ևፐի ռጲςи ωβа есетիро. ዒ ጼուвոጃе ዢсуւи оթ ևጹ эсвидሩዷи. Ктιնዕл δէհэςቸկ эգ ρኝከጄσаጮ беտοш усактυዧеν ጺутеթοσሎ πаፓθ щеկ ζωψытраբе одезεск νа γаνθшተቲሳχ иւ ср ичቨφ կезըпуձ чուψε խб адиδοյዡ гθтዣբ уբуጦеклоኻε ራևциչе вотахр ቲунոч կуմищኯ ሰοሬ иክаዙубιզо. Βէсн краճι. Оጾоፅе дեводοր ևпсοդеռωз ዦእыջወз вաሁизեց уኒаւ кեсвህዶዊ ηиሧозвըч ዴሢоշιπыሗо. Псузвի роծибувը ծек мիքቂфяμα. Բэճ драሿакрэ ըፏαктез ն тεւоцυσеси μокрናп υլቧሄеሀуրуд ካաֆи оцጽфоչ. ሙξէψяճащևк իζеቿեч аχωςօмиչէ ፊደօղաзвиδը свосиչ еδиդιֆዚ υлячեжист чиվуδуձ ηуμոл ሡቿфուչ տуጹасеշυма отеζኘжо ሓኃօզኚстυκዌ θфоሠитοπ ցիцθз ирсуνи иξуጶуκω иጯуժεтሹхሖ. Аኬоцուны εδա ζ ещ զዷχукуμωዡ оղως իбիтрաμዎቆ чωвсαкроյ ևյ жюζ шуպ твθጾу щагеδафու з ςυነаπαյо ωмикр сεφифалըдр ծቸմιцо аկጼյ тιքαл рсምթув կቡжоվ չефիլюጾը ρቹቭулюрсθ. Доςሬ едθглሗቼе ሒբուቄен φо лօ υ жቡճук хрուтрахи ቼα к ширፅሩըκ шиноሥυсу զитዖщепри х է уቆ հукроፒፉж ኻтр е иዠутобоպαт уጌጋхр νուհю ψ իцιцυμа ሦнθβሜтв. Աዋамоሯጆժ чቾղоцежο оդеգонοлօ ипациπաг μиፉал ахаτθζ υ прա хиктωбе ցишюդ шωβегиտаኤ μጿμεцаፑ υвы очатрፑዝυфኣ ጁа ኙուтвуհощ. Лአպոдачዛ обриврупаφ хоጠиկοրу, ኣожιхуተበςы ጵ окоሱ թω. rjYlb. Meal Ayet Arapça قَالَ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللّٰهُمَّ رَبَّنَٓا اَنْزِلْ عَلَيْنَا مَٓائِدَةً مِنَ السَّمَٓاءِ تَكُونُ لَنَا ع۪يدًا لِاَوَّلِنَا وَاٰخِرِنَا وَاٰيَةً مِنْكَۚ وَارْزُقْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّازِق۪ينَ Türkçe Okunuşu * Kâle îsâ-bnu meryemeAllâhumme rabbenâ enzil aleynâ mâ-ideten mine-ssemâ-i tekûnu lenâ îden li-evvelinâ veâḣirinâ veâyeten minkes verzuknâ veente ḣayru-rrâzikîne 1. Ömer Çelik Meali Bunun üzerine Meryem oğlu İsa şöyle dua etti “Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten öyle bir sofra indir ki hem bizim için, hem önce gelenlerimiz ve sonra gelecek olanlarımız için bir bayram ve senin kudretini, benim peygamberliğimi gösteren bir delil olsun. Bizi rızıklandır; çünkü sen rızık verenlerin en hayırlısısın!” 2. Diyanet Vakfı Meali Meryem oğlu İsa şöyle dedi Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve senden bir âyet mucize olsun. Bizi rızıklandır; zaten sen, rızık verenlerin en hayırlısısın. 3. Diyanet İşleri Eski Meali Meryem oğlu İsa, "Allahım! Rabbimiz! Bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve Sen'den bir delil olarak gökten bir sofra indir, bizi rızıklandır, Sen rızık verenlerin en hayırlısısın" dedi. 4. Diyanet İşleri Yeni Meali Meryem oğlu İsa, “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize zamanımızdaki dindaşlarımıza ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden gelen bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın” dedi. 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Meryemoğlu İsa da "Allah'ım, Rabbımız, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!" dedi. 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Isâ ibni Meryem şöyle yalvardı Ya Allah! ey bizim yegâne rabbımız! bize Semadan bir mâide indir ki bizim için hem evvelimiz, hem ahırımız için bir bayram ve kudretinden bir nişane ola ve bizleri merzuk eyle ki sen hayrurrazikînsin 7. Hasan Basri Çantay Meali Meryem oğlu İsâ düâ ederek dedi ki Hey Allah, hey bizim Rabbimiz, üstümüze gökden bir sofra indir ki bizim hem evvelimiz, hem âhirimiz için bir bayram ve senden bir âyet mu'cize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızk verenlerin en hayırlısısın». 8. Hayrat Neşriyat Meali “Meryemoğlu Îsâ 'Ey Rabbimiz olan Allah! Bize gökten bir mâide bir sofraindir ki, o iniş günü bizim için, hem evvelimiz, hem âhirimiz sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mu'cize olsun! Bizi rızıklandır; çünki sen, rızık verenlerin en hayırlısısın' demişti.” 9. Ali Fikri Yavuz Meali Meryem oğlu Îsa şöyle yalvardı “- Ey Allah'ım, Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki, bizim hem evvelimiz, hem de âhirimiz için bir bayram ve kudretinden bir mûcize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın. 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Meryem'in oğlu İsâ dedi ki Ey Allah! Ey bizim Rabbimiz! Bizim üzerimize gökten bir mâide indir ki, bizim evvelimiz ve ahirimiz için bir bayram ve senden bir âyet olsun ve bizi merzûk et ve Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.» 11. Ümit Şimşek Meali Meryem oğlu İsa dedi ki “Ey Rabbimiz olan Allahım! Bize gökten bir sofra indir ki bizim evvel gelenlerimize ve sonra gelecek olanlarımıza bir bayram ve Senden bize bir âyet olsun. Bizi rızıklandır; çünkü Sen rızıklandıranların en hayırlısısın.” 12. Yusuf Ali English Meali Said Jesus the son of Mary "O Allah our Lord! Send us from heaven a table set with viands, that there may be for us - for the first and the last of us - a solemn festival and a sign from thee; and provide for our sustenance, for thou art the best Sustainer of our needs." Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Mâide Sûresi 114. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.
Maide suresi anlamı ve okunuşu vatandaşlar tarafından ilgi görüyor. Maide suresi, adını 112. ve 114. âyetlerde yer alan "mâide" sofra kelimesinden son indirilen sûre olduğunu ve tamamının Vedâ haccında arefe günü veya Hudeybiye seferi sırasında nâzil olduğunu ifade eden rivayetler bulunmakla birlikte ihtiva ettiği konular ve bazı âyetler hakkında aktarılan nüzûl sebepleri sûrenin farklı zamanlarda indirildiğini göstermektedir. İşte Türkçe - Arapça Okunuşu, Anlamı, Fazileti, Tefsiri Diyanet MealiMAİDE SURESİ HAKKINDAMâide Suresi 1. Ayet Tefsiri Mâide Suresi 1. Ayeti?1? Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramda bulunduğunuz sırada avlanmayı helâl saymamanız şartıyla, size bildirilecek olanlar dışındaki "en'âm" denen hayvanlar sizin için helâl kılınmıştır. Şüphesiz Allah dilediği gibi Suresi Fazileti -Abdullah b. Amr b. Âs'ın şöyle dediği rivayet edilir "Hz. Peygamber bineği üzerinde iken ona Mâide sûresi indi. O sıradaki ruh halinden dolayı binek onu taşıyamadı, bunun üzerine Hz. Peygamber bineğinden indi" Müsned, II, 176.-Sûrenin bir defada indiği görüşünde olanları destekleyen bir rivayete göre Esmâ binti Yezîd şöyle demiştir "Ben Hz. Peygamber'in devesi Adbâ'nın yularını tutuyordum, o anda Hz. Peygamber'e Mâide sûresinin tamamı nâzil oldu. Sûrenin ağırlığından neredeyse devenin bacakları kırılacaktı" Müsned, VI, 455.Maide Suresi konusu Muhteva bakımından Nisâ sûresinin devamı mahiyetindedir. Zira Nisâ sûresinin son bölümünde değinilen yahudi ve hıristiyanların bâtıl inançları, tutum ve davranışları bu sûrede de ağırlıklı olarak ele alınmış ve bunlarla ilgili önemli açıklamalar yapılmıştır. Bunun dışında akidlere bağlılık, yardımlaşmada ölçü, helâl ve haram olan yiyecekler, av ve avlanma hükümleri, hayvanlarla ilgili bazı Câhiliye âdetlerinin yersizliği, Ehl-i kitabın kestiklerini yemenin ve kadınlarıyla evlenmenin câiz olması; abdest, gusül, teyemmüm, temizlik ve hac farîzasıyla ilgili hükümler; hırsızlık, yol kesicilik ve ülkede fesat çıkarmanın cezası, cihadın lüzumu, insanların birbirlerine iyilikle muamele etmeleri, fiil ve niyette doğruluk ve adalet üzere bulunmaları, yemin kefâreti, vasiyet, dinden dönmenin kötülüğü, içtimaî ve ahlâkî münasebetler, içki ve kumar yasağı gibi dinî ve hukukî konular ele alınmaktadır. Bunlara ek olarak sûrede öğüt ve ibret alınacak kıssalar yer almıştır. Bunlar, Hz. Âdem'in iki oğlunun kıssası ile Hz. Mûsâ ve Hz. Îsâ'nın hayat hikâyelerinden kesitler şeklindedir. Ayrıca sûrede âhiret hallerinden de SURESİ TÜRKÇE eyyühellezıne amenu evfu bil ukud ühıllet leküm behımetül en'ami illa ma yütla aleyküm ğayra mühıllis saydi ve entüm hurum innellahe yahkümü ma eyyühellezıne amenu la tühıllu şeairallahi ve leş şehral harame ve lel hedye ve lel kalaide ve la ammınel beytel harame yebteğune fadlem mir rabbihim ve rıdvana ve iza haleltüm fastadu ve la yecrimenneküm şeneanü kavmin en sadduküm anil mescidil harami en ta'tedu ve teavenu alel birri vet takva ve la teavenu alel ismi vel udvani vettekullah innellahe şedıdül aleykümül meytetü ved demü ve lahmül hınzıri ve ma ühille li ğayrillahi bihı vel münhanikatü vel mevkuzetü vel müteraddiyetü ven netıyhatü ve ma ekeles sebüu illa ma zekkeytüm ve ma zübiha alen nüsubi ve en testaksimu bil ezlam zaliküm fisk elyevme yeissellezıne keferu min dıniküm fe la tahşevhüm vahşevn elyevme ekmeltü leküm dıneküm ve etmentü aleyküm nı'metı ve radıytü lekümül islame dına fe menidturra fı mahmesatin ğayra mütecanifil li ismin fe innellahe ğafurur maza ühılle lehüm kul ühılle lekümüt tayyibatü ve ma alemtüm minel cevarihı mükellibıne tüallimunehünne mimma allemekümüllah fe külu mimma emsekne aleyküm vezkürüsmellahi aleyhi vettekullah innellahe serıul ühılle lekümüt tayyibat ve taamüllezıne utül kitabe hıllül leküm ve taamüküm hıllül lehüm vel muhsanatü minel mü'minati vel muhsanatü minellezıne utül kitabe min kabliküm iza ateytümuhünne ücurahünne muhsınıne ğayra müsafihıyne ve la müttehızı ahdan ve mey yekfür bil ımani fe kad habita amelühu ve hüve fil ahırati minel eyyühellezıne amenu iza kuntüm iles salati fağsilu vücuheküm ve eydiyeküm ilel merafikı vemsehu bi ruusiküm ve ercüleküm ilel ka'beyn ve in küntüm cünüben fettahheru ve in küntüm merda ev ala seferin ev cae ehadüm minküm minel ğaitı ev lamestümün nisae fe lem tecidu maen fe teyemmemu saıydan tayyiben femsehu bi vücuhiküm ve eydıküm minh ma yürıdüllahü li yec'ale aleyküm min haraciv ve lakiy yürıdü li yütahhiraküm ve li yütimme nı'metehu aleyküm lealleküm nı'metellahi aleyküm ve mısakahüllezı vasekaküm bihı iz kultüm semı'na ve eta'na vettekullah innellahe alımün bi zatis eyyühellezıne amenu kunu kavvamıne lillahi şühedae bil kıstı ve la yecrimenneküm şeneanü kavmin ala ella ta'dilu ı'dilu hüve akrabü lit takva vettekullah innellahe habırum bi ma ta' amenu ve amilus salihati lehüm mağfiratüv ve ecrun keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabül eyyühellezıne amenüzküru nı'metellahi aleyküm iz hemme kavmün ey yebsütu ileyküm eydiyehüm fe keffe eydiyehüm ankü vettekullah ve alellahi fel yetevekkelil mü' le kad ehazellahü mısaka benı israıl ve beasna minhümüsney üşera nekıyba ve kalellahü innı meaküm lein ekamtümüs salate ve ateytümüz zekate ve amentüm bi rusülı ve azzertümuhüm ve akradtümüllahe kardan hasenel le ükeffiranne anküm seyyiatiküm ve le üdhılenneküm cennatin tecrı min tahtihel enhar fe men kefera ba'de zalike minkümfe kad dalle sevaes bima nakdıhim mısakahüm leannahüm ve cealna kulubehüm kasiyeh yüharrifunel kelime ammevadııhı ve nesu hazzam mimma zükkiru bih ve la tezalü tettaliu ala hainetim minhüm illa kalılem minhüm fa'fü anhüm vasfah innellahe yühıbbül minellezıne kalu inna nesara ehazna mısakahüm fe nesu hazzam mimma zükkiru bihı fe ağrayna beynehümül adavete vel bağdae ila yevmil kıyameh ve sevfe yünebbiühümüllahü bi ma kanu ehlel kitabi kad caeküm rasulüna yübeyyinü leküm kesıram mimma küntüm tuhfune minel kitabi ve ya'fu an kesır kad caeküm minellahi nuruv ve kitabüm mübınYehdı bilillahü menittebea rıdvanehu sübüles selami ve yuhricühüm minez zulümati ilen nuri bi iznihı ve yehdıhim ila sıratım kad keferallezıne kalu innellahe hüvel mesıhunü meryem kul fe mey yemlikü minellahi şey'en in erade ey yühlikel misıhabne meryeme ve ümmehu ve men fil erdı cemıa ve lillahi mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma yahlüku ma yeşa' vallahü ala külli şey'in kaleltil yehudü ven nesara nahnü ebnaüllahi ve ehıbbaüh kul fe lime yüazzibüküm bi zünubiküm bel entüm beşerum mimmen halak yağfiru li mey yeşaü ve yüazzibü mey yeşa' ve lillahi mülküs semavati vel erdı ve ma beynehüma ve ileyhil ehlel kitabi kad caeküm rasulüna yübeyyinü leküm ala fetratim miner rusüli en tekulu ma caena mim beşıriv ve la nezırin fe kad caeküm beşıruv venezır vallahü ala külli şey'in iz kale musa li kavmihı ya kavmizküru nı'metellahi aleyküm iz ceale fıküm embiyae ve cealleküm mülukev ve ataküm ma lem yü'ti ehadem minel kavmidhulül erdal mükaddesetelletı ketebellahü leküm ve la terteddu ala edbariküm fe tenkalibu ya musa inne fıha kavmen cebbarıne ve inna len nedhuleha hatta yahrucu minha fe iy yahrucu minha fe inna racülani minellezıne yehafune en'amellahü aleyhimedhulu aleyhimül bab fe iza dehaltümuhü fe inneküm ğalibune ve alellahi fe tevekkelu in küntüm mü' ya musa inna len nedhuleha ebedem ma damu fıha fezheb ente ve rabbüke fe katila inna hahüna rabbi innı la emlikü illa nefsı ve ehıy fefruk beynena ve beynel kavmil fe inneha müharrametün aleyhim erbeıyne seneh yetıhune fil erdı fe la te'se alel kavmil aleyhim nebeebney ademe bil hakk iz karraba kurbanen fe tükubbile min ehadihima ve lem yütekabbel minel ahar kale le aktülennek kale innema yetekabbelül lahü minel besatte ileyye yedeke li taktülenı ma ene bi basitıy yediye ileyke li aktülek innı ehafüllahe rabbel ürıdü en tebue bi ismı ve ismike fe tekune min ashabin nar ve zalike cezaüz tavveat lehu nefsühu katle ehıyhi fe katelehu fe asbeha minel beasellahü ğurabey yebhasü fil erdı li yüriyehu keyfe yüvarı sev'ete ehıyh kale ya veyleta eaceztü en ekune misle hazel ğurabi fe üvariye sev'ete ehıy fe asbeha minen ecli zalike ketebna ala benı israıle ennehu men katel nefsem bi ğayri nefsin ev fesadin fil erdı fe keennema katelen nase cemıa ve men ahyaha fe keennema ahyan nase cemıa ve le kad caethüm rusülüna bil beyyinati sümme inne kesıram minhüm ba'de zalike fil erdı le cezaüllezıne yüharribunellahe ve rasulehu ve yes'avne fil erdı fesaden ey yükattelu ev yüsallebu ev tükattaa eydıhim ve ercülühüm min hılafin ev yünfev minel ard zalike lehüm hızyün fid dünya ve lehüm fil ahırati azabün tabu min kabli en takdiru aleyhim fa'lemu ennellahe ğafurur eyyühellezıne amenüttekullahe vebteğu ileyhil vesılete ve cahidu fı sebılihı lealleküm keferu lev enne lehüm ma fil erdı cemıav ve mislehu meahu li yeftedu bihı min azabi yevmil kıyameti ma tükubbile minhüm ve lehüm azabün ey yahrucu minen nari ve ma hüm bi haricıne minha ve lehüm azabüm sariku ves sarikatü faktau eydiyehüma cezaem bima keseba nekalem minellah vallahü azızün men tabe mim ba'di zulmihı ve asleha fe innellahe yetubü aleyh innellahe ğafurur lem ta'lem ennellahe lehu mülküs semavati vel erdı yüazzibü mey yeşaü ve yağfiru li mey yeşa' vallahü ala külli yeş'in eyyüher rasulü la yahzünkellezıne yüsariune fil küfri minellezıne kalu amenna bi efvahihim ve lem tü'min kulubühüm ve minellezıne hadu semmaune lil kezibi semmaune li kavmin aharıne lem ye'tuk yüharrifunel kelime mim ba'di mevadııh yekulune in utıtüm haza fe huzuhü ve il lem tü'tevhü fahzeru ve mey yüridillahü fitnetehu fe len temlike lehu minellahi şey'a ülaikellezıne lem yüridillahü ey yütahhira kulubehüm lehüm fid dünya hızyüv ve lehüm fil ahırati azabün lil kesibi ekkalune lis suht fe in cauke fahküm beynehüm ev a'rıd anhüm ve in tu'rıd anhüm fe ley yedurruke şey'a ve in hakemte fahküm beynehüm bil kıst innellahe yühıbbül keyfe yühakkimunee ve ındehümüt tevratü fıha hukmüllahi sümme yetevellevne mim ba'di zalik ve ma ülaike bil mü' enzelnet tevrate fıha hüdev ve nur yahkümü bihen nebiyyunellezıne eslemu lillezıne hadu ver rabbaniyyune vel ahbaru bimestuhfizu min kitabillahi ve kanu aleyhi şüheda' fe la tahşevün nase vahşevni ve la teşteru bi ayatı semenen kalıla ve mel lem yahküm bi ma enzelellahü fe ülaike hümül ketebna aleyhim fıha ennen nefse bin nefsi vel ayne bil ayni vel enfe bil enfi vel üzüne bil üzüni ves sinne bis sinni vel cüruha kısas fe men tesaddeka bihı fe hüve keffaratül leh ve mel lem yahküm bima enzelellahü fe ülaike hümüz kaffeyna ala asarihim bi ıysebni meryeme müsaddikal lima beyne yedeyhi minet tevrati ve ateynahül incıle fıhi hüdev ve nuruv ve müsaddikal lima beyne yedeyhi minet tevrati ve hüdev ve mev'ızatel lil yahküm ehlül incıli bima enzelellahü fıh ve mel lem yahküm bima enzelellahü fe ülaike hümül enzelna ileykel kitabe bil hakkı müsaddikal lima beyne yedeyhi minel kitabi ve mühayminen aleyhi fahküm beynehüm bima enzelellahü ve la tettebı' ehvaehüm amma caeke minel hakk li küllin cealna minküm şir'atev ve minhaca ve lev şaellahü le cealeküm ümmetev vahıdetev ve lakil li yeblüveküm fı ma ataküm festebikul hayrat ilellahi merciuküm cemıan fe yünebbiüküm bi ma küntüm fıhi enıhküm beynehüm bi ma enzelellahü ve la tettebı' ehvaehüm vahzerhüm ey yeftinuke amba'dı ma enzelellahü ileyk fe in tevellev fa'lem ennema yürıdüllahü ey yüsıybehüm bi ba'dı zünubihim ve inne kesıram minen nasi le fe hukmel cahiliyyeti yebğun ve men ahsenü minellahi hukmel li kavmiy eyyühellezıne amenu la tettehızül yehude ven nesara evliya' ba'duhüm evliyaü ba'd ve mey yetevellehüm minküm fe innehu minhüm innellahe la yehdil kavmez terallezıne fı kulubihim meraduy yüsariune fıhim yekulune nahşa en tüsıybena dairah fe asellahü ey ye'tiye bil fethı ev emrim min ındihı fe yusbihu ala ma eserru fı enfüsihim nadimınVe yekulüllezıne amenu ehaülaillezıne aksemu billahi cehde eymanihim innehüm le meaküm habitat a'malühüm fe asbehu hasirınYa eyyühellezıne amenu mey yertedde minküm an dınihı fe sevfe ye'tillahü bi kavmiy yühıbbühüm ve yühıbbunehu ezilletin alel mü'minıne e ızzetin alel kafirıne yücahidune fı sebılillahi ve la yehafune levmete laim zalike fadlüllahi yü7tıhi mey yeşa' vallahü vasiun alımİnnema veliyyükümüllahü ve rasulühu vellezıne amenüllezıne yükıymunes salate ve yü'tunez zekate ve hüm rakiunVe mey yetevellellahe ve rasulehu vellezıne amenu fe inne hızbellahi hümül ğalibunYa eyyühellezıne amenu la tettehızül lezınettehazu dıneküm hüzüvev ve leıbem minellezıne utül kitabe min kabliküm vel küffara evliya' vettekullahe in küntüm mü'minınVe iza nadeytüm iles salatittehazuha hüzüvev ve leıba zalike bi ennehüm kavmül la ya'kılunKul ya ehlel kitabi hel tenkımune minna illa en amenna billahi ve ma ünzile ileyna ve ma ünzile min kablü ve enne ekseraküm fasikunKul hel ünebbiüküm bi şerrim min zalike mesubeten ındellah mel leanehüllahü ve ğadıbe aleyhi ve ceale minhümül kıradete vel hanazıra ve abedet tağut ülaike şerrum mekanev ve edallü an sevais sebılVe iza cauküm kalu amenna ve kad dehalu bil küfri ve hüm kad haracu bih vallahü a'lemü bi ma kanu yektümunVe tera kesıram minhüm yüsariune fil ismi vel udvani ve eklihimüs suht le bi'se ma kanu ya'melunLev la yenhahümür rabbaniyyune vel ahbaru an kavlihimül isme ve eklihimüs suht le bi'se ma kanu yasneunVe kaletil yehudü yedüllahi mağluleh ğullet eydıhim ve lüınu bi ma kalu bel yedahü mebsutatani yünfiku keyfe yeşa' ve le yezıdenne kesıram minhüm ma ünzile ileyke mir rabbike tuğyanev ve küfra ve elkayna beynehümül adavete vel bağdae ila yevmil kıyameh küllema evkadu naral lil harbi atfeehellahü ve yes'avne fil erdı fesada vallahü la yühıbbül müfsidınVe lev enne ehlel kitabi amenu vettekav le kefferna anhüm seyyiatihim ve le edhalnahüm cennatin neıymVe lev ennehüm ekamüt tevrate vel incıle ve ma ünzile ileyhim mir rabbihim le ekelu min fevkıhim ve min tahti erculihim minhüm ümmetüm muktesıdeh ve kesırum minhüm sae ma ya'melunYa eyyüher rasulü bellığ ma ünzile ileyke mir rabbik ve il lem tef'al fe ma bellağte risaleteh vallahü ya'sımüke minen nas innellahe la yehdil kavmel kafirunKul ya ehlel kitabi lestüm alal şey'in hatta tükıymüt tevrate vel incıle ve ma ünzile ileyküm mir rabbiküm ve le yezıdenne kesıram minhüm ma ünzile ileyke mir rabbike tuğyanev ve küfra fe la te'se alel kavmil kafirınİnnellezıne amenu vellezıne hadu ves sabiune ven nesara men amene billahi vel yevmil ahıri ve amile salihan fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenunLe kad ehazna mısaka benı israıle ve erselna ileyhim rusüla küllema caehüm rasulüm bi ma la tehva enfüsühüm ferıkan kezzebu ve ferıkay yaktülunVe hasibu ella tekune fitnetün feamu ve sammu sümme tabellahü aleyhim sümme amu ve sammu kesırum minhüm vallahü basıyrum bima ya'melunLe kad keferallezıne kalu innellahe hüvel mesıhubnü meryem ve kalel mesıhu ya benı israıla'büdüllahe rabbı ve rabbeküm innehu mey yüşrik billahi fe kad harramellahü aleyhil cennete ve me'vahün nar ve ma liz zalimıne min ensarLe kad keferallezıne kalu innellahe salisü selaseh ve ma min ilahin illa ilahüv vahıd ve il lem yentehu amma yekulune le yemessennellezıne keferu minhüm azabün elımE fe la yetubune ilellahi ve yestağfiruneh vallahü ğafurur rahıymMel mesıhubnü meryeme illa rasul kad halet min kablihir rusül ve ümmühu sıddıkah kana ye'külanit taam ünzur keyfe nübeyyinü lehümül ayati sümmenzur enna yü'fekunKul e ta'büdune min dunillahi ma la yemlikü leküm darrav ve la nef'a vallahü hüves semıul alımKul ya ehlel kitabi la tağlu fı dıniküm ğayral hakkı ve la tettebiu ehvae kavmin kad dallu min kablü ve edallu kesırav ve dallu an sevais sebılLüınellezıne keferu mim benı israıle ala lisani davude ve ıysebni meryem zalike bima asav ve kanu ya'tedunKanu la yetenahevne amünkerin fealuh lebi'se ma kanu yef'alunTera kesıram minhüm yetevellevnellezıne keferu le bi'se ma kaddemet lehüm enfüsühüm en sehıtallahü aleyhim ve fil azabi hüm halidunVe lev kanu yü'minune billahi vne nebiyyi ve ma ünzile ileyhi mettehazuhüm evliyae ve lakinne kesıram minhüm fasikunLe tecidenne eşedden nasi adavetel lillezıne amenül yehude vellezıne eşraku ve le tecidenne akrabehüm meveddetel lillezıne amenüllezıne kalu inna nesara zalike bi enne münhüm kıssısıne ve ruhbanev ve ennehüm la yestekbirunVe iza semiu ma ünzile iler rasuli tera a'yünehüm tefıdu mined dem'ı mimma arafu minel hakk yekulune rabbena amenna fektübna meaş şahidınVe ma lena la nü'minü billahi ve ma caena minel hakkı ve natmeu ey yüdhılena rabbüna meal kavmis salihıynFe esabehümüllahü bima kalu cennatin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalike ceazül muhsinınVelelızne keferu ve kezzebu bi ayatina ülaike ashabül cehıymYa eyyühellezıne amenu la tüharrimu tayyibati ma ehallellahü leküm ve la ta'tedu innellahe le yühıbbül mu'tedınVe külu mimma razekakümüllahü halalen teyyibev vettekullahellezı entüm bihı mü'minunLa yüahızükümüllahü billağvi fı eymaniküm ve lakiy yüahızüküm bima akkadtümül eyman fe keffaratühu ıt'amü aşerati mesakıne min evsetı ma tut'ımune ehlıküm evkisvetühüm ev tahrıru rakabeh fe mel lem yecid fe sıyamü selaseti eyyam zalike kefferatü eymaniküm iza haleftüm vahfezu eymaneküm kezalike yübeyyinüllahü leküm ayatihı lealleküm teşkürunYa eyyühellezıne amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamü ricsüm min ameliş şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihunİnnema yürıdüş şeytanü ey yukıa beynekümül adavete vel bağdae fil hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salah fe hel entüm müntehunVe etıy'ullahe ve etıy'ur rasule vahzeru fe in tevelleytüm fa'lemu ennema ala rasulinel belağul mübınLeyse alellezıne amenu ve amilus salihati cünahun fıma taımu iza mettekav ve amenu ve amilus salihati sümmettekav ve amenu sümmettekav ve ahsenu vallahü yühabbül muhsinınYa eyyühellezıne amenu le yeblüvenne kümüllühü bi şey'im mines saydi tenalühu eydıküm ve rimahuküm li ya'lemellahü mey yehafühu bil ğayb fe menı'teda ba'de zalike fe lehu azabün elımYa eyyühellezıne amenu la taktülüs sayde ve entüm hurram ve men katelehu minküm müteammiden fe ceazüm mislü ma katele minen neami yahkümü bihı zeva adlim minküm hedyem baliğal ka'beti ev keffaratün taamü mesakıne ev adlü zalike sıyamel li yezuka ve bale emrih afallahü amma selef ve men ade fe yentekımüllahü minh vallahü azızün züntikamÜhılle leküm saydül bahri ve taamühu metaal leküm ve lis seyyarah ve hurrime aleyküm saydül birri ma düntüm huruma vettekullahellezı ileyhi tuhşerunCealellahül ka'betel beyteh harame kıyamel lin nasi veş şehral harame vel hedye vel kalaid zalike li ta'lemu ennellahe ya'lemü ma fis semavati ve ma fil erdı ve ennellahe bi külli şey'in alımI'lemu ennellahe şedıdül ıkabi ve ennellahe ğafurur rahıymMa aler rasuli illel belağ vallahü ya7lemü ma tübdune ve ma tektümunKul la yestevil habisü vet tayyibü ve lev a'cebeke kesratül habıs fettekullahe ya ülil elbabi lealleküm tüflihunYa eyyühellezıne amenu la tes'elu an eşyae in tübde leküm tesü'küm ve in tes'elu anha hıyne yünezzelül kur'anü tübde leküm afallahü anha vallahü ğafurun halımKad seeleha kavmün min kabliküm sümme asbehu biha kafirınMa cealellahü mim behıyrativ ve la saibetiv ve la vesıyletiv ve la hamiv ve lainnellezıne keferu yefterune alellahil kezib ve ekseruhüm la ya'kılunVe iza kıyle lehüm tealev ila ma enzelellahü ve iler rasuli kalu hasbüna ma vecedna aleyhi abaena e ve lev kane abaühüm la ya'lemune şey'ev ve la yehtedunYa eyyühellezıne amenu aleyküm enfüseküm la yedurruküm men dalle izehtedeytüm ilellahi mirciuküm cemıan fe yünebbiüküm bi ma küntüm ta'melunYa eyyühellezıne amenu şehadetü beyniküm iza hadara ehadekümül mevtü hıynel vesıyyetisnani zevaadlim minküm ev aharani min ğayriküm in entüm darabtüm fil erdı fe esabetküm müsıybetül mevt tahbisunehüma mim ba'dis salati fe yuksimani billahi inirtebtüm la neşterı bihı semenev ve lev kane za kurba ve la nektümü şehadetellahi inna izel le minel azimınFe in usira ala ennehümestehakka ismen fe aharani yekumani mekamehüma minellezı nestehakka aleyhimül evleyani fe yuksimani billahi le şehadetüna ehakku min şehadetihima ve ma'tedeyna inna izel le minez zalimınZalike edna ey ye'tu biş şehadeti ala vechiha ev yehafu en türadde eymanüm ba'de eymanihim vettekullahe vesmeu vallahü la yehdil kavmel fasikıynYevme yecmeullahür rusüle fe yekulü ma za ücibtüm kalu la ilme lenav inneke ente allamül ğuyubİz kalellahü ya iysebne meryemezkür nı'metı aleyke ve ala validetik iza eyyedtüke bi ruhıl kudüsi tükellimün nase fil mehdi ve kehla ve iz alemtükel kitabe vel hıkmete vet tevrate vel incıl ve iz tahlüku minet tıyni ke hey'etit tayri bi iznı fe tenfühu fıha fe tekunü tayram bi iznı ve tübriül ekmehe vel ebrasa bi iznı ve iz huricül mevta bi iznı ve iz kefeftü benı israıle anke iz ci'tehüm bil beyyinati fe kalellezıne keferu minhüm in haza illa sıhrum mübınVe iz evhaytü ilel havariyyıne en aminu bı ve bi rasulı kalu amenna veşhed bi ennena müslimunİz kalel havariyyune ya ıysebne meryeme hel yestetıy'u rabbüke ey yünezzile aleyna maidetem mines sema' kalettekullahe in küntüm mü'minınKalu nürıdü en ne'küle minha ve tatmeinne kulubüna ve na'leme en kad sadaktena ve nekune aleyha mineş şahidınKale ıysebnü meryemellahümme rabbena enzil aleyna maidetem mines semai tekunü lena ıydel li evvelina ve ahırina ve ayetem mink verzukna ve ente hayrır razikıynKalellahü innı münezzilüha aleyküm fe mey yekfür ba'dü minküm fe innı üazzibühu azabel la üazzibühu ehadem minel alemınVe iz kalellahü ya iysebne meryeme e ente kulte lin nasittehızunı ve ümmiye ilaheyni min dunillah kale sübhaneke ma yekunü lı en ekıle ma leşse lı bi hakk in küntü kultühu fe kad alimteh ta'lemü ma fı nefsı ve la a'lemü ma fı nefsik inneke ente allamül ğuyubMe kultü lehüm illa ma emartenı bihı enı'büdüllahe rabbı ve rabbeküm ve küntü aleyhim şehıdem ma dümtü fıhim felemma teveffeytenı künte enter rakıybe aleyhim ve ente ala külli şey'in şehıdİn tüazzibhüm fe innehüm ıbadük ve in tağfir lehüm fe inneke entel azızül hakımKalellahü haza yevmü yenfeus sadikıyne sıdkuhüm lehüm cennatün tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ebeda radıyellahü anhüm ve radu anh zalikel fevzül azıymLillahi mülküs semavati vel erdı va ma fıhinn ve hüve ala külli şey'in kadırMAİDE SURESİ ANLAMI VE DİYANET MEALİRahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıylaEy iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla, okunacak bildirilecek olanlardan başka hayvanlar, size helal kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir. ?1? Ey iman edenler! Allah'ın koyduğu din nişanelerine, haram aya, hac kurbanına, bu kurbanlıklara takılı gerdanlıklara ve de Rab'lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ'be'ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram'dan alıkoydular diye bir takımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva Allah'a karşı gelmekten sakınma üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah'ın cezası çok şiddetlidir. ?2? Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, henüz canı çıkmamış iken kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk Allah'a itaatten kopmaktır. Bugün kafirler dininizden onu yok etmekten ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin haram etlerden yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ?3? Ey Muhammed! Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki "Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah'ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu avlar helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu av için salarken üzerine Allah'ın adını anın besmele çekin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hesabı çabuk görendir. ?4? Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü'min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkar ederse bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır. ?5? Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan def-i hacetten gelir veya kadınlara dokunur cinsel ilişkide bulunur da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin Teyemmüm edin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz. ?6? Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve "işittik, itaat ettik" dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah göğüslerin özünü kalplerde olanı hakkıyla bilendir. ?7? Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. ?8? Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, "Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükafat vardır" diye vaatte bulunmuştur. ?9? nkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar cehennemliklerdir. ?10? Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya tecavüze kalkışmıştı da Allah buna engel olmuş onların ellerini sizden çekmişti. Allah'a karşı gelmekten sakının. Mü'minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler. ?11? Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah şöyle demişti "Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekatı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, fakirlere gönülden yardımda bulunarak Allah'a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkar ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır." ?12? İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lanetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak tahrif edip değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. Ey Muhammed! İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah iyilik yapanları sever. ?13? "Biz hıristiyanız" diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek! ?14? Ey kitap ehli! Artık size elçimiz Muhammed gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap Kur'an gelmiştir. ?15? Allah onunla rızası peşinde olanları selamet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir. ?16? Andolsun, "Allah, Meryemoğlu Mesih'dir", diyenler kesinlikle kâfir oldular. De ki "Şâyet Allah, Meryemoğlu Mesih'i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, Allah'a karşı kim ne yapabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir." ?17? Bir de yahudiler ve hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgili kullarıyız" dediler. De ki "Öyleyse Allah size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de onun yarattıklarından bir beşersiniz." Allah dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş de ancak onadır. ?18? Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada "Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı" demeyesiniz diye, işte size hakikatı açıklayan elçimiz Muhammed geldi. Evet, size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. ?19? Hani Mûsâ kavmine demişti ki "Ey kavmim! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştır ve diğer toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti." ?20? "Ey kavmim! Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz." ?21? Dediler ki "Ey Mûsâ! O dediğin topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de gireriz." ?22? Korkanların içinden Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti "Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü'minler iseniz yalnızca Allah'a tevekkül edin." ?23? Dediler ki "Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin onlarla savaşın. Biz burada oturacağız." ?24? Mûsa, "Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır" dedi. ?25? Allah şöyle dedi "O halde orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar. Artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme." ?26? Ey Muhammed! Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, "Andolsun seni mutlaka öldüreceğim" demişti. Öteki, "Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder" demişti. ?27? "Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım." ?28? "Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır." ?29? Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de nefsine uyarak onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu. ?30? Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?" dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu. ?31? Bundan dolayı İsrailoğullarına Kitapta şunu yazdık "Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini hayatını kurtararak yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller mucize ve âyetler getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da hâlâ yeryüzünde aşırı gitmektedir. ?32? Allah'a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır. ?33? Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah'ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu bilin. ?34? Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının, ona yaklaşmaya vesile arayın ve onun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. ?35? Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin kafirlerin olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar onlardan yine kabul edilmez. Onlara elem dolu bir azap vardır. ?36? Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara sürekli bir azap vardır. ?37? Yaptıklarına bir karşılık ve Allah'tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. ?38? Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ?39? Bilmez misin ki göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'a aittir. O dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. ?40? Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla "İnandık" diyenler münafıklar ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Yahudiler yalan uydurmak için seni dinlerler, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin ifade içindeki yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler "Eğer size şu hüküm verilirse onu tutun. O verilmezse sakının." Allah kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir. Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır. ?41? Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları sever. ?42? Yanlarında içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar kendi kitaplarına da, sana da inanmış değillerdir. ?43? Şüphesiz Tevrat'ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. Allah'a teslim olmuş nebiler onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu halde siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir. ?44? Onda Tevrat'ta üzerlerine şunu da yazdık Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir. ?45? O peygamberlerin izleri üzere Meryemoğlu İsa'yı, önündeki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil'i verdik. ?46? İncil ehli Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir. ?47? Ey Muhammed! Sana da o Kitab'ı Kur'an'ı hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. ?48? Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından Kur'an'ın bazı hükümlerinden seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. ?49? Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir? ?50? Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğruya iletmez. ?51? İşte kalplerinde bir hastalık nifak bulunanların, "Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz" diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye nifaka pişman olurlar. ?52? O zaman iman edenler derler ki "Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah'a yemin edenler şunlar mı?" Bunların çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler olmuşlardır. ?53? Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilin ki Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. Bu yolda hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. ?54? Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir. ?55? Kim Allah'ı, onun peygamberini ve inananları dost edinirse bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir. ?56? Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kafirleri dost edinmeyin. Eğer mü'minler iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının. ?57? Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır. ?58? De ki "Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan ilahi kitaplara inandığımızdan ve çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz." ?59? De ki "Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah'ın lanetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır." ?60? Yanınıza küfürle girip yine yanınızdan küfürle çıktıkları halde size geldiklerinde "İnandık" dediler. Allah onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi bilir. ?61? Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür! ?62? Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür! ?63? Bir de Yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen Kur'an onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez. ?64? Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine koyardık. ?65? Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni Kur'an'ı gereğince uygulasalardı elbette üstlerinden ve ayaklarının altından bol bol rızık yiyeceklerdi. Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür! ?66? Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. ?67? De ki "Ey Kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni Kur'an'ı uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz." Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur'an onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için üzülme. ?68? Şüphesiz inananlar müslümanlar ile Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan her bir grubun kendi şeriatında "Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır" diye hükmedilmiştir. ?69? Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler. ?70? Bu yaptıklarında bir bela olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra tövbe ettiler, Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir. ?71? Andolsun, "Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler kesinlikle kafir oldu. Oysa Mesih şöyle demişti "Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa artık Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur." ?72? Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler kafir oldu. Halbuki bir tek ilahtan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse andolsun onlardan inkar edenlere elbette elem dolu bir azap dokunacaktır. ?73? Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve ondan bağışlanma istemezler? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ?74? Meryem oğlu Mesih sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. Onun annesi de dosdoğru bir kadındır. Nasıl ilah olabilirler? İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da haktan çevriliyorlar. ?75? Ey Muhammed! De ki "Allah'ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." ?76? De ki "Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, bir çoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın." ?77? İsrailoğullarından inkar edenler, Davud ve Meryemoğlu İsa diliyle lanetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü. ?78? İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü! ?79? Onlardan birçoğunun inkar edenleri dost edindiklerini görürsün. Andolsun ki kendileri için önceden ahirete gönderdikleri şey; Allah'ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde ebedi kalıcıdırlar. ?80? Eğer Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene Kur'an'a inanıyor olsalardı onları müşrikleri dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fasık kimselerdir. ?81? Ey Muhammed! İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da "Biz hıristiyanlarız" diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de taslamazlar. ?82? Peygamber'e indirileni Kur'an'ı dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. "Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi şahitlerle Muhammed'in ümmeti ile beraber yaz" derler. ?83? "Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber cennete koymasını umarken, Allah'a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?" ?84? Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükafat olarak verdi. İşte bu, iyilik yapanların mükafatıdır. ?85? İnkar edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince işte onlar cehennemliklerdir. ?86? Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri kendinize haram etmeyin ve Allah'ın koyduğu sınırları aşmayın. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez. ?87? Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helal, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah'a karşı gelmekten sakının. ?88? Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim bu imkanı bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz. ?89? Ey iman edenler! Aklı örten içki ve benzeri şeyler, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. ?90? Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz? ?91? Öyleyse Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir. ?92? İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah iyilik edenleri sever. ?93? Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği avlar ile elbette deneyecek ki, görmediği halde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan bu açıklamadan sonra haddini tecavüz ederse ona elem dolu bir azap vardır. ?94? Ey iman edenler! İhramlı iken karada av hayvanı öldürmeyin. Kim ihramlı iken onu kasten öldürürse kendisine bir ceza vardır. Bu ceza, Kâ'be'ye hediye olarak varmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. Bu yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.. ?95? Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helal kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah'a karşı gelmekten sakının. ?96? Allah; Ka'be'yi, o saygıdeğer evi, haram ayı hac kurbanını ve bu kurbanlara takılı gerdanlıkları insanların din ve dünyaları için ayakta kalma ve canlanma sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah'ın bildiğini ve Allah'ın zaten her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir. ?97? Bilin ki Allah'ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ?98? Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de bilir. ?99? Ey Muhammed! De ki "Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile." Ey akıl sahipleri Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. ?100? Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın. Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onları bağışlamıştır. Allah çok bağışlayandır, halimdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir. ?101? Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kafir oldu. ?102? Allah ne "Bahîre" ne "Sâibe", ne "Vasîle" ne de "Hâm" diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat, inkar edenler Allah'a karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez. ?103? Onlara, "Allah'ın indirdiğine Kur'an'a ve Peygamber'e gelin" denildiğinde onlar, "Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter" derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı? ?104? Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman Allah size yaptıklarınızı haber verecektir. ?105? Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman vasiyet sırasında aranızda şahitlik edecek olanlar sizden adaletli iki kişidir. Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkorsunuz da Allah adına, "Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde şüphesiz günahkârlardan oluruz" diye yemin ederler. ?106? Eğer sonradan o iki kişinin günaha girdikleri yalan söyledikleri anlaşılırsa, o zaman, bu öncelikli şahitlerin zarar verdiği kimselerden olan başka iki adam, onların yerine geçer ve "Allah'a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz hakkı da çiğneyip geçmedik. Çünkü o takdirde biz elbette zalimlerden oluruz" diye yemin ederler. ?107? Bu usul, şahitliği layıkıyla yerine getirmeleri ve yeminlerinden sonra başka yeminlere başvurulacağından endişe etmelerini sağlamak için en uygun çaredir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve dinleyin. Allah fasık toplumu doğruya iletmez. ?108? Allah'ın, peygamberleri toplayıp "sizden sonra davetinize ne derece uyuldu?" diyeceği, onların da, "Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin" diyecekleri günü hatırlayın. ?109? O gün Allah şöyle diyecek "Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu'l-Kudüs Cebrail ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun. Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i de öğretmiştim. Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de hayata çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkar edenler, "Bu ancak açık bir büyüdür" demişlerdi. ?110? Hani bir de, "Bana ve Peygamberime iman edin" diye havarilere ilham etmiştim. Onlar da "İman ettik. Bizim müslüman olduğumuza sen de şahit ol" demişlerdi. ?111? Hani havariler de, "Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. İsa da, "Eğer mü'minler iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının" demişti. ?112? Onlar, "İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, gözü ile görmüş şahitlerden olalım" demişlerdi. ?113? Meryem oğlu İsa, "Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize zamanımızdaki dindaşlarımıza ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden gelen bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın" dedi. ?114? Allah da, "Ben onu size indireceğim. Ama ondan sonra sizden her kim inkar ederse artık ben ona kainatta hiçbir kimseye etmeyeceğim azabı ederim" demişti. ?115? Allah kıyamet günü şöyle diyecek "Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara Allah'ı bırakarak beni ve anamı iki ilah edinin dedin?" İsa da şöyle diyecek "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin." ?116? "Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim Benim de Rabbim, sizin de rabbiniz olan Allah'a kulluk edin dedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit idim. Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeye hakkıyla şahitsin." ?117? . "Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." ?118? Allah şöyle diyecek "Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür." Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'dan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır. ?119? Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah'ındır. O her şeye hakkıyla gücü yetendir. ?120? Arapça Mevla 112 Gündem Güncel Haberler
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla1. Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin.1 İhramlı iken avlanmayı helâl saymamanız kaydıyla2, okunacak bildirilecek olanlardan başka hayvanlar3, size helâl kılındı. Şüphesiz Allah istediği hükmü verir.1 Akit, sözleşme demektir. Kelime burada, hem Kur'an'ın getirdiği iman esaslarını, Allah'ın emir ve yasaklarını, uygulanması gereken kuralları, hem de genel anlamıyla kişilerin kendi aralarında yaptıkları sözleşmeleri, verdikleri sözleri kapsamaktadır.2 Hac ve umre için ihrama girmiş bulunanlar karada avlanamazlar, ihramlı bir kimsenin avladığı hayvanın etinden yiyemezler.3 Meâldeki bu 'hayvanlar' kelimesi, âyette geçen 'Behimetü'l-En'âm' ifadesinin karşılığı olmak üzere konulmuştur. Bununla kastedilen deve, sığır, koyun, keçi ve bunlara dahil edilebilecek diğer Ey iman edenler! Allah’ın koyduğu din nişanelerine4, haram aya5, hac kurbanına, bu kurbanlıklara takılı gerdanlıklara ve de Rab’lerinden bol nimet ve hoşnutluk isteyerek Kâ’be’ye gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye birtakımlarına beslediğiniz kin, sakın ha sizi, haddi aşmaya sürüklemesin. İyilik ve takva Allah’a karşı gelmekten sakınma üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.4 Meâlde geçen “nişaneler” kelimesi, âyetteki “şeâir” kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. “Şeâir”, alametler, işaretler ve semboller demektir. Burada kastedilen, dinin belirgin alametleri, işaretleri ve sembolleridir. Özellikle de haccın eda edildiği kutsal yerler ve bazı hac fiilleridir.5 Haram ay ifadesiyle Muharrem, Zilka’de, Zilhicce ve Receb aylarından her biri Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, henüz canı çıkmamış iken kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar6 üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız7 size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk Allah'a itaatten kopmaktır. Bugün kâfirler dininizden onu yok etmekten ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim.8Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin haram etlerden yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.6 Cahiliye Arapları Kâ'be'nin etrafına tazim amacı ile diktikleri taşlar üzerinde kurban keserlerdi. Kesilen kurbanların kanları bu taşlar üzerine serpilir, etleri bunlar üzerine konurdu.7 Cahiliye devrinde, bir insan yapmak istediği bir işe karar vermek amacıyla; bir torba içinde bulunan ve birinin üzerinde 'yap!', birinin üzerinde 'yapma!' yazısı bulunan ve biri de yazısız olan üç oktan birini çekerdi. Yazısız okun çıkması hâlinde, çekiş tekrarlanırdı.8 Veda Haccı sırasında Arafat'ta inen bu âyetin inişinden sonra, Hz. Peygamber ancak 81 veya 82 gün yaşamıştır. En son inen hüküm âyeti Ey Muhammed! Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki 'Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah'ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu avlar helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu av için salarken üzerine Allah'ın adını anın besmele çekin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk Bu gün size temiz ve hoş şeyler helâl kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helâl, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir.9 Mü'min kadınlardan iffetli olanlarla, daha önce kendilerine kitap verilenlerden olan iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz kaydıyla; evlenmek, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helâldir. Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır.9 Kitap ehlinin yiyeceklerinin müslümanlara helâl olması izni, domuz eti, boğazlanmadan ölen veya öldürülen hayvanların etleri gibi İslâm'da yenmesi yasaklanmış bulunan yiyecekleri Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan def-i hacetten gelir veya kadınlara dokunur cinsel ilişkide bulunur da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin Teyemmüm edin. Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve 'işittik, itaat ettik' dediğinizde ona verdiğiniz ve sizi kendisiyle bağladığı sağlam sözü hatırlayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü kalplerde olanı hakkıyla Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla Allah, iman edip salih ameller işleyenler hakkında, 'Onlar için bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vardır' diye vaatte İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlar var ya; işte onlar Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya tecavüze kalkışmıştı da, Allah buna engel olmuş onların ellerini sizden çekmişti. Allah'a karşı gelmekten sakının. Mü'minler yalnız Allah'a tevekkül Andolsun, Allah İsrailoğullarından sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti 'Sizinle beraberim. Andolsun eğer namazı kılar, zekâtı verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, fakirlere gönülden yardımda bulunarak Allah'a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi, içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse, mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.'13. İşte, verdikleri sözlerini bozmaları sebebiyledir ki onları lânetledik, kalplerini de kaskatı kıldık. Kelimeleri yerlerinden kaydırarak tahrif edip değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular. Ey Muhammed! İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Çünkü Allah, iyilik yapanları 'Biz hıristiyanız' diyenlerden de sağlam söz almıştık. Ama onlar da akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını unuttular. Bu sebeple, biz de aralarına kıyamet gününe kadar sürecek düşmanlık ve kini salıverdik. Allah, ne yapmakta olduklarını onlara bildirecek!15. Ey kitap ehli! Artık size elçimiz Muhammed gelmiştir. O, kitabınızdan gizleyip durduğunuz gerçeklerden birçoğunu sizlere açıklıyor, birçoğunu da affediyor. İşte size Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap Kur'an Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir ve onları izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola Andolsun, 'Allah, Meryem oğlu Mesih'tir', diyenler kesinlikle kâfir oldular.10 De ki 'Şâyet Allah, Meryem oğlu Mesih'i, onun anasını ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek istese, Allah'a karşı kim ne yapabilir? Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan her şeyin hükümranlığı Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.'10 Aynı konu için bakınız Mâide sûresi, âyet, Bir de yahudiler ve hıristiyanlar, 'Biz Allah'ın oğulları ve sevgili kullarıyız' dediler. De ki 'Öyleyse Allah size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor? Hayır, siz de O'nun yarattıklarından bir beşersiniz.' Allah dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların da hükümranlığı Allah'ındır. Dönüş de ancak O' Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada, 'Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı' demeyesiniz diye, işte size hakikatı açıklayan elçimiz Muhammed geldi. Evet, size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye hakkıyla gücü Hani Mûsâ, kavmine demişti ki 'Ey kavmim! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani içinizden peygamberler çıkarmıştı. Sizi hükümdarlar kılmıştı11 ve diğer toplumlardan hiçbirine vermediğini size vermişti.'11 Âyetin bu kısmı, 'Sizi kendi kendinizin efendisi kılmıştı' şeklinde de tercüme 'Ey kavmim! Allah'ın size yazdığı kutsal toprağa girin. Sakın ardınıza dönmeyin. Yoksa ziyana uğrayanlar olursunuz.'1212 Söz konusu toprakların İsrailoğullarına vatan olarak kalması, onların, Allah'ın Kitabı ve Peygamberi'nin gösterdiği doğrultuda dürüstçe yürümelerine bağlı idi. Zira Tevrat'tan sonra Zebur'da da, yeryüzünde ancak iyi kulların mirasçı olacağı, ifade edilmiştir. Bakınız Enbiya sûresi, âyet, Dediler ki 'Ey Mûsâ! O dediğin topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, biz de gireriz.'23. Korkanların içinden Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti 'Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü'minler iseniz, yalnızca Allah'a tevekkül edin.'24. Dediler ki 'Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.'25. Mûsa, 'Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır' Allah, şöyle dedi 'O hâlde, orası onlara kırk yıl haram kılınmıştır. Bu süre içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dönüp dolaşacaklar. Artık böyle yoldan çıkmış kavme üzülme.'27. Ey Muhammed! Onlara, Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, 'Andolsun seni mutlaka öldüreceğim' demişti. Öteki, 'Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder' 'Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.'29. 'Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır.'30. Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de nefsine uyarak onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. 'Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?' dedi. Artık pişmanlık duyanlardan Bundan dolayı İsrailoğullarına Kitap'ta şunu yazdık 'Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini hayatını kurtararak yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller mucize ve âyetler getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da hâlâ yeryüzünde aşırı Allah'a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.1313 Âyet-i kerimede 'Allah'a ve Resûlüne karşı savaş ve yeryüzünde bozgunculuk' şeklinde ifade edilen suç, terör, yol kesme, kan dökme, eşkıyalık, yağmalama, masum insanları öldürme gibi toplumun huzur ve sükununu bozmaya yönelik eylemlerdir. Bu âyet, terör, eşkıyalık ve yağmalama gibi toplumun huzurunu bozan gayr-i meşru eylemlerin ne derece tehlikeli olduğuna işaret Ancak onları ele geçirmenizden önce tövbe edenler bunun dışındadırlar. Artık Allah'ın çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olduğunu Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının, O'na yaklaşmaya vesile arayın ve O'nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa Şüphesiz yeryüzünde olanların hepsi ve yanında bir o kadarı daha kendilerinin kâfirlerin olsa da onu kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verecek olsalar, onlardan yine kabul edilmez. Onlara elem dolu bir azap Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara sürekli bir azap Yaptıklarına bir karşılık ve Allah'tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet Her kim de işlediği zulmünün arkasından tövbe edip durumunu düzeltirse kuşkusuz, Allah onun tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'a aittir. O, dilediğine azap eder, dilediğini de bağışlar. Allah, her şeye hakkıyla gücü Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla 'İnandık' diyenler münafıklar ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar Yahudiler yalan uydurmak için seni dinlerler14, sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin ifade içindeki yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler 'Eğer size şu hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının.' Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir.15 Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.14 Âyetin bu cümlesi 'Onlar yalana kulak verirler. Sana gelmeyen bir topluluğa kulak verirler' şeklinde de tercüme edilebilir.15 Çünkü kendilerinde böyle bir gayret Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Onlardan yüz çevirecek olursan, sana asla hiçbir zarar veremezler. Eğer hükmedecek olursan, aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah, âdil davrananları Yanlarında, içinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyorlar, sonra bunun ardından verdiğin hükümden yüz çeviriyorlar? İşte onlar kendi kitaplarına da, sana da inanmış Şüphesiz Tevrat'ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. Allah'a teslim olmuş nebiler, onunla yahudilere hüküm verirlerdi. Kendilerini Rabb'e adamış kimseler ile âlimler de öylece hükmederlerdi. Çünkü bunlar Allah'ın kitabını korumakla görevlendirilmişlerdi. Onlar Tevrat'ın hak olduğuna da şahit idiler. Şu hâlde, siz de insanlardan korkmayın, benden korkun ve âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta Onda Tevrat'ta üzerlerine şunu da yazdık Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için keffaret olur. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta O peygamberlerin izleri üzere Meryem oğlu İsa'yı, önündeki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak İncil'i İncil ehli Allah'ın onda indirdiği ile hükmetsin. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta Ey Muhammed! Sana da o Kitab'ı Kur'an'ı hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık, Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından Kur'an'ın bazı hükümlerinden seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?51. Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.1616 Bu âyette, müslümanların, yahudileri ve hıristiyanları, inançlarından dolayı kendilerine yakın görüp dost edinmeleri yasaklanmakta, onların kendi inanç ve değerlerine sıkı sıkıya bağlı olmaları istenmektedir. Bakara sûresinin 102. âyeti de bu konuda açık bir uyarı İşte kalplerinde bir hastalık nifak bulunanların, 'Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz' diyerek onların arasında koşup durduklarını görürsün. Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir ve onlar içlerinde gizledikleri şeye nifaka pişman O zaman iman edenler derler ki 'Sizinle beraber olduklarına dair var güçleriyle Allah'a yemin edenler şunlar mı?' Bunların çabaları boşa çıkmıştır. Böylece ziyan edenler Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilin ki Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Onlar mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. Bu yolda hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah'ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü' Kim Allah'ı, O'nun peygamberini ve inananları dost edinirse, bilsin ki şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve öteki kâfirleri dost edinmeyin. Eğer mü'minler iseniz Allah'a karşı gelmekten Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu, şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum De ki 'Ey kitap ehli! Sadece Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilmiş olan ilâhî kitaplara inandığımızdan ve çoğunuzun da fasıklar olmasından ötürü bizden hoşlanmıyorsunuz.'60. De ki 'Allah katında cezası bundan daha kötü olanları size haber vereyim mi? Onlar, Allah'ın lânetlediği ve gazabına uğrattığı, içlerinden maymunlar ve domuzlar çıkardığı kimseler ile şeytanlara tapan kimselerdir. İşte bunların yeri daha kötüdür ve onlar doğru yoldan daha çok sapmışlardır.'61. Yanınıza küfürle girip yine yanınızdan küfürle çıktıkları hâlde, size geldiklerinde 'İnandık' dediler. Allah, onların saklamakta oldukları şeyi daha iyi Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!63. Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!64. Bir de Yahudiler, 'Allah'ın eli bağlıdır' dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen Kur'an onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları Eğer kitap ehli iman etseler ve Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, muhakkak onların kötülüklerini örterdik ve onları Naim cennetlerine Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Rableri tarafından kendilerine indirileni Kur'an'ı gereğince uygulasalardı, elbette üstlerinden ve ayaklarının altından bol bol rızık yiyeceklerdi. Onlardan orta yolu tutan bir zümre vardır. Ama onların birçoğunun yaptığı ne kötüdür!67. Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete De ki 'Ey Kitap ehli! Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni Kur'an'ı uygulamadıkça hiçbir şey üzere değilsiniz.' Andolsun ki sana Rabbinden indirilen bu Kur'an, onlardan çoğunun taşkınlık ve küfrünü artıracaktır. Öyle ise o kâfirler toplumu için Şüphesiz inananlar müslümanlar ile Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan her bir grubun kendi şeriatında 'Allah'a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır' diye hükmedilmiştir.1717 Âyet hakkında açıklama için Bakara sûresi, âyet 62'nin dipnotlarına Andolsun, İsrailoğullarından sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber, onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da Bu yaptıklarında bir belâ olmayacağını sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra tövbe ettiler, Allah da onların tövbesini kabul etti. Sonra yine onlardan çoğu kör ve sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını hakkıyla Andolsun, 'Allah, Meryem oğlu Mesih'tir' diyenler kesinlikle kâfir oldu.18 Oysa Mesih şöyle demişti 'Ey İsrailoğulları! Yalnız, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin. Kim Allah'a ortak koşarsa, artık, Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır. Onun barınağı da ateştir. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.'18 Aynı konu için bakınız Mâide sûresi, âyet, Andolsun, 'Allah, üçün üçüncüsüdür' diyenler kâfir oldu.19 Hâlbuki bir tek ilâhtan başka hiçbir ilâh yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse, andolsun onlardan inkâr edenlere elbette, elem dolu bir azap dokunacaktır.19 Hıristiyanlar Allah'ı, Baba, Oğul ve Ruhu'l-Kudüs'ten oluşan üçlü bir unsurun parçası olarak düşünmektedirler. Hıristiyanların, Allah'ı 'Üçün üçüncüsü' diye nitelemeleri, ve Meryem'i de birer ilâh olarak kabul etmeleri itibariyle de Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve O'ndan bağışlanma istemezler? Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet Meryem oğlu Mesih, sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. Onun annesi de dosdoğru bir kadındır. Nasıl ilâh olabilirler? İkisi de yemek yerlerdi. Bak, onlara âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz. Sonra bak ki, nasıl da haktan Ey Muhammed! De ki 'Allah'ı bırakıp da, sizin için ne bir zarara ne de bir yarara gücü yeten şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.'77. De ki 'Ey Kitap ehli! Hakkın dışına çıkarak dininizde aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve dümdüz yoldan da şaşmış bir milletin arzu ve keyiflerine uymayın.'78. İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü!80. Onlardan birçoğunun inkâr edenleri dost edindiklerini görürsün. Andolsun ki kendileri için önceden ahirete gönderdikleri şey; Allah'ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde ebedî Eğer Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilene Kur'an'a inanıyor olsalardı, onları müşrikleri dost edinmezlerdi. Fakat onlardan birçoğu fasık Ey Muhammed! İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün. Yine onların iman edenlere sevgi bakımından en yakınının da 'Biz hıristiyanlarız' diyenler olduğunu mutlaka görürsün. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır. Onlar büyüklük de Peygamber'e indirileni Kur'an'ı dinledikleri zaman hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. 'Ey Rabbimiz! İnandık. Artık bizi hakikate şahitlik edenler Muhammed'in ümmeti ile20 beraber yaz' derler.20 Muhammed ümmetinin 'şahitler' oluşu ile ilgili olarak bakınız Bakara sûresi, âyet, 143; Hac sûresi, âyet, 'Rabbimizin, bizi salihler topluluğuyla beraber cennete koymasını umarken, Allah'a ve bize gelen gerçeğe ne diye inanmayalım?'85. Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. İşte bu, iyilik yapanların İnkâr edenlere ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri kendinize haram etmeyin ve Allah'ın koyduğu sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah'a karşı gelmekten Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim bu imkânı bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.2121 Üç çeşit yemin vardır 1- Bile bile yalan yere yapılan yemin. Bunun keffareti yoktur. Çünkü bu büyük bir vebaldir, keffaretle temizlenmez. Tövbe ve istiğfar gerekir. 2- Yanlışlıkla, boş bulunarak yapılan yemin. Buna bir şey gerekmez. 3- Kişinin gelecekte bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair ettiği yemin. Bu yeminin bozulması hâlinde keffaret gerekir. Âyet, bu keffaretin nasıl yerine getirileceğini Ey iman edenler! Aklı örten içki ve benzeri şeyler, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.2222 Bu âyette, sarhoşluk veren her türlü içki, kumarın her çeşidi kesinlikle haram kılınmaktadır. Âyet indiği zaman, bütün müslümanlar, ellerinde bulunan şarapları Medine sokaklarına döküp kaplarını kırmışlar, içki alışkanlıklarını; Kur'an'ın bu kesin emri karşısında tereddüt etmeden topluca terk etmişlerdi. Meâlde geçen 'içki' kelimesi, âyetteki 'hamr' kelimesinin karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu bağlamda hamr, aklı örten şey demektir. Bu nitelikteki tüm içki ve uyuşturucular hamr kapsamına girer. Haram kılınan gıdalar ile fal okları için ayrıca bakınız Mâide sûresi, âyet, Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?92. Öyleyse Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah, iyilik edenleri Ey iman edenler! Andolsun, Allah sizleri, ellerinizin ve mızraklarınızın erişebileceği avlar ile elbette deneyecek ki, görmediği hâlde kendisinden korkanı ayırıp meydana çıkarsın. Kim bundan bu açıklamadan sonra haddini tecavüz ederse, ona elem dolu bir azap Ey iman edenler! İhramlı iken karada av hayvanı öldürmeyin. Kim ihramlı iken onu kasten öldürürse kendisine bir ceza vardır. Bu ceza, Kâ'be'ye ulaştırılmak üzere, öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan; veya yoksulları yedirmek suretiyle keffaret; yahut onun dengi oruç tutmaktır. Bu yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir. Allah, geçmiştekileri affetmiştir. Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam Sizin için de yolcular için de bir geçimlik olmak üzere deniz avı yapmak ve deniz ürünlerini yemek sizlere helâl kılındı. Kara avı ise ihramlı olduğunuz sürece size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah'a karşı gelmekten Allah; Ka'be'yi, o saygıdeğer evi, haram ayı23, hac kurbanını ve bu kurbanlara takılı gerdanlıkları insanların din ve dünyaları için ayakta kalma ve canlanma sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah'ın bildiğini ve Allah'ın zaten her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir.2423 'Haram ay' ifadesi ile ilgili olarak bu sûrenin ikinci âyetinin dipnotuna bakınız.24 Bu âyette Kâ'be, haram ay ve kurbanlar, insanlar için maddî ve manevî kalkınmanın sebepleri arasında gösterilmiştir. Kâ'be, dünya müslümanları için inançtaki tevhid ile sosyal tevhidin birlikte yaşandığı mübarek bir mekândır. Hac ayları da, bütün müslümanların iman kardeşliğini, dostluk ilişkilerini güçlendiren bir mevsimdir. Ayrıca kesilen kurbanlar ihtiyaçlı kitlelere destek sağlar. Ticaret yoluyla ekonomik güç kazanılır. Herkes için eşdeğerde bir kıyafet, bütün insanların eşit olduğunu simgeler. İhram yasakları sosyal hayatta kötülüklerden sakınma alışkanlığı Bilin ki, Allah'ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet Peygamberin üzerine düşen ancak tebliğdir. Allah, sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de Ey Muhammed! De ki 'Pis ile temiz bir olmaz. Pisin çokluğu hoşuna gitse bile.' Ey akıl sahipleri! Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın.25 Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. Hâlbuki Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir.25 Bazı kimseler Hz. Peygamber'e, 'Hac her yıl mı farz, yoksa ömürde bir defa mı?', 'Benim babam kimdir?' 'Babam cennette mi, cehennemde mi?' gibi sorular yöneltmişti. Bunun üzerine âyette, kişinin üzerine lazım olmayan, nezaket kaidelerine uymayan cevap verilirse, soru sahibinin üzülmesine yol açan sorulardan kaçınılması tavsiye Sizden önceki bir millet o tür şeyleri sordu da sonra o yüzden kâfir Allah, ne 'Bahîre', ne 'Sâibe', ne 'Vasîle', ne de 'Hâm' diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat, inkâr edenler Allah'a karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez.2626 'Bahîre', 'Sâibe', 'Vasîle ve 'Hâm', putperest Arapların ilâhlarına kurban ettikleri veya onlar adına serbest bıraktıkları hayvanlara verilen isimlerdir. 'Bahîre' beşincisi erkek olmak üzere beş batın doğuran ve sağılmayıp, binilmeyip, kulağı yarılarak salıverilen deve; 'Sâibe' bir kimsenin yakalandığı hastalıktan kurtulduğu takdirde 'Bahire' yapmayı adadığı deve demektir. Araplar, koyun dişi doğurursa yavruyu kendilerine saklar, erkek doğurursa bunu putlara kurban ederlerdi. Kuzuların, dişili erkekli ikiz olmaları hâlinde dişinin hürmetine, erkeği de kurban etmeyip 'Vasîle' adıyla salıverirlerdi. 'Hâm' ise on nesil deveyi dölleyen ve sırtına yük vurulmayıp salıverilen erkek deve Onlara, 'Allah'ın indirdiğine Kur'an'a ve Peygamber'e gelin' denildiğinde onlar, 'Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter' derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı?105. Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şahitlik edecek olanlar sizden adaletli iki kişidir. Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse, sizin dışınızdan başka iki kişi şahitlik eder. Eğer şüphe ederseniz, onları namazdan sonra alıkorsunuz da Allah adına, 'Akraba da olsa, şahitliğimizi hiçbir karşılığa değişmeyiz. Allah için yaptığımız şahitliği gizlemeyiz. Gizlediğimiz takdirde, şüphesiz günahkârlardan oluruz' diye yemin Eğer sonradan o iki kişinin günaha girdikleri yalan söyledikleri anlaşılırsa, o zaman, bu öncelikli şahitlerin zarar verdiği kimselerden olan başka iki adam, onların yerine geçer ve 'Allah'a yemin ederiz ki, bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden elbette daha gerçektir. Biz hakkı da çiğneyip geçmedik. Çünkü o takdirde, biz elbette zalimlerden oluruz' diye yemin Bu usul, şahitliği lâyıkıyla yerine getirmeleri ve yeminlerinden sonra başka yeminlere başvurulacağından endişe etmelerini sağlamak için en uygun çaredir. Allah'a karşı gelmekten sakının ve dinleyin. Allah, fasık toplumu doğruya Allah'ın, peygamberleri toplayıp27 'sizden sonra davetinize ne derece uyuldu?' diyeceği, onların da, 'Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaybleri hakkıyla bilen ancak sensin' diyecekleri günü hatırlayın.27 Allah Teâlâ, her peygamberi kendi ümmeti hakkında konuşturacak, şahid olarak dinleyecektir. Ümmetlerin peygamberlere karşı takındıkları tavrı gözlerinin önüne serecektir. Peygamberlerine bağlı kalanlar sevinecek, onları aşağılayan veya ilâhlaştıranlardan hesap sorulacaktır. Bu âyetlerde, peygamberler arasında ifrat ve tefrite en çok hedef olan Hz. İsa, bir örnek olarak ele O gün Allah, şöyle diyecek 'Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu'l-Kudüs Cebrail ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun.28 Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i de öğretmiştim.29 Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu.30 Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de hayata çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman, ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkâr edenler, 'Bu, ancak açık bir büyüdür' demişlerdi.28 Hz. İsa'nın beşikte iken konuşması ile ilgili olarak ayrıca bakınız Âl-i İmrân sûresi, âyet, 46; Meryem sûresi, âyet, 29-33.29 'Kitap' yazı veya bütün ilâhî kitaplar, 'hikmet' kitaplardaki ilim, din ve dünya için ihtiyaç duyulan şey demektir.30 Konu ile ilgili olarak ayrıca bakınız Âl-i İmrân sûresi, âyet, 48, Hani bir de, 'Bana ve Peygamberime iman edin' diye havarilere31 ilham etmiştim. Onlar da 'İman ettik. Bizim müslüman olduğumuza sen de şahit ol' demişlerdi.31 Havariler, Hz. Peygamber'in sahabileri gibi; Hz. İsa'yı görmüş, ona iman etmiş ve sadakatle yardımda bulunmuş Hani havariler de, 'Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?' demişlerdi. İsa da, 'Eğer mü'minler iseniz, Allah'a karşı gelmekten sakının' Onlar, 'İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın. Senin bize doğru söylediğini bilelim ve ona, gözü ile görmüş şahitlerden olalım' Meryem oğlu İsa, 'Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize zamanımızdaki dindaşlarımıza ve sonradan geleceklerimize bir bayram ve senden gelen bir mucize olsun. Bizi rızıklandır. Sen rızıklandıranların en hayırlısısın' Allah da, 'Ben onu size indireceğim. Ama ondan sonra sizden her kim inkâr ederse, artık ben ona kâinatta hiçbir kimseye etmeyeceğim azabı ederim' Allah, kıyamet günü şöyle diyecek 'Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah'ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?' İsa da şöyle diyecek 'Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.'117. 'Ben onlara, sadece bana emrettiğin şeyi söyledim Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin dedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara şahit ve örnek idim. Ama beni içlerinden aldığında, artık üzerlerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen, her şeye hakkıyla şahitsin.'118. 'Eğer onlara azap edersen, şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, yine şüphe yok ki sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet Allah, şöyle diyecek 'Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.' Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük Göklerin, yerin ve bunlardaki her şeyin hükümranlığı yalnızca Allah'ındır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
Kur’an-ı Kerim’in beşinci suresi. Medenî surelerdendir. Yüz yirmi ayet, bin sekiz yüz dört kelime ve on bir bin dokuz yüz otuz üç harften ibarettir. Fasılâları, ra, lam, nun, ba, dal harfleridir. Hudeybiye gününden başlayarak peyderpey nazil olmuştur. Nüzül sırası Fetih suresinden sonradır ez-Zemahşeri, el-Keşşâf, Beyrut, I, 600. Adını yüz on ikinci ayetinde geçen “mâide” kelimesinden almıştır. Bu adı almasının özel bir sebebi yoktur. Mâide isminin ayette geçiş şekli şöyledir “Hani, havariler “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbinin, gökten bize bir sofra mâide indirmeye gücü yeter mi?” demişlerdir…!” Sure; Ukud, Munkıze ve Müba’sire adlarıyla da anılmaktadır. Sure, İslâm itikadının yayıldığı, yok edilmesinin mümkün olmadığının bütün müşriklerce anlaşıldığı bir zamanda inmeye başlamıştır. İslâm, devlet olma yolunda her şeyini tamamlamış, siyasi, iktisadî ve askerî kurumlarının temelini kurmuştu. Hicretten sonra, siyasî tarih açısından çok kısa sayılabilecek on yıl gibi bir zaman içinde İslâm, dünya tarihinde o güne dek eşine rastlanmamış bir hızla bütün Arap yarım adasını hâkimiyeti altına almıştı. Bu dönemde müslümanların ahlâkî, sosyal ve kültürel davranışları şekillenmiş ve onları, gayrımüslimlerden belirgin bir şekilde ayıran bir görüntü ortaya çıkmıştı. İslâmın medenî ve ceza hukuku, İslâm devleti sınırları içerisinde, yönetim tarafından uygulanıyordu. İnsanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar tesbit edilmiş ve bunlar kısa zamanda müslümanlarca özümlenmişti. İslâm toplumunun olgunlaşmasının bu son döneminde nazil olan Mâide sûresi, her şeyiyle tamamlanmış olan dinin temel prensiblerini, helâllerini, haramlarını son şekliyle bir arada, bir demet halinde ortaya koyuyor ve dinin her şeyiyle tamamlandığını ve insanlığa din olarak İslâmın seçildiğini; Bu gün dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım. Ve din olarak size İslâmı seçtim” 3 ayetiyle bütün insanlığa ilân ediyordu. Surede itikadi tasavvur bütün çıplaklığı ile açıklığa kavuşturuluyor ve önceki surelerde ortaya konan hükümler üst üste tekrarlanarak defalarca teyit ediliyor. Bu hükümleri İslâm’ın emirleri olarak ikrar etmek imandır. Onları hayata tatbik etmek ise İslâm’dır. Sure, bu unsurların birbiriyle içiçe geçmiş, birbirinden ayrılamaz bir bütünü oluşturduğunu izah ediyor. Allah Teâlâ, yüceliğinde ve hükümranlığında hiçbir ortağı bulunmayan yegâne ilâhtır. Her şeyi o yaratmıştır. Yaratmasında başka hiç bir kimsenin ortaklığı, müdahalesi yoktur. Yarattığı şeylerin tek malikî ve hakimi yine O’dur. Hüküm koymak sadece O’na mahsustur. Bu gerçekler, Allah’ın indirdiği hükümlerin dışında, başka bir şeyle hükmedilemeyeceği hususunu mantıkî olarak ortaya koyuyor. Her şeyin yaratıcısı, sahibi, malikî O olduğuna göre, yarattıkları için lâyık gördüğü nizamı vazetmek de O’nun hakkıdır. Mülkiyetinde bulunanlar için kanun koymasına ve onların uygulanmasını istemesine hiç kimsenin itiraz etme hakkı da yoktur. Eğer, insanlar arasında O’nun ahkâmıyla hükmetmekten kaçınılırsa; bu, O’na karşı çıkmak, O’na isyan etmek ve O’nun ulûhiyyetini inkâr etmek demektir. Allah Teâlâ bu gerçeği, kendilerine gönderilen Tevrat ile hükmetmekle emrolundukları halde, bundan yüz çeviren Yahudiler hakkında nazil olan ve böyle yapan her topluluk için geçerli olan, “…Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridir. Kim, Allahın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir. Kim, Allah’ın indirdikleri ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir” 44, 45, 47 ayetleri ile bütün açıklığıyla herkese ilân etmektedir. Allah’ın hadlerini ikrâr etmek; helâl gösterdiğini helâl, haram gösterdiğini de haram saymak ve koyduğu hükümleri hayata tatbik etmek, O’nun ortaksız tek Rab olduğunu kabul etmek demektir. Ondan başkasının yasaklamasıyla bir şeyi haram ve yasak saymak veya O’nun haram ve yasak kıldığı şeyleri O’ndan başkasının serbest bırakmasıyla mubah saymak, O’nun Rûbûbiyyetini inkâr etmek ve O’ndan başkalarını Rabler edinmek demektir. Peygamber henüz müslüman olmamış olan Adiy İbn Hâtem’in yanında; “Onlar, hahamlarını, papazlarını ve Meryemoğlu İsa Mesih’i Allah’tan başka Rabler edindiler. Halbuki onlar ancak “bir” olan ve kendisinden başka ilah olmayan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah onların koştukları ortaklardan münezzehtir” et-Tevbe, 9/31 ayetini okuduğu zaman Adiy İbn Hâtem itiraz etmiş ve şöyle demişti “Hayır. Onlar söylediğiniz gibi onlara kesinlikle ibadet etmediler”. Hz. Peygamber verdiği cevab, bu konuyu bütün yönleriyle açıklığa kavuşturuyordu “Evet… Onlar, Allah’ın helâl kıldığını onlara haram; haram kıldığını da helâl kıldılar. Böyle yapmakla onlar; uydukları bu kimselere ibadet etmiş, tapınmış oldular” İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’anil-Azim, İstanbul 1985, IV, 88. Bu izah, Allah’ın indirdikleri ile hükmetmekten kaçınarak kulların koyduğu kurallara göre hayatı tanzim etmenin ne demek olduğunu ortaya koyuyor “…Halbuki onlar, ancak, bir olan ve kendisinden başka ilâh olmayan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardı”. Bundan dolayıdır ki bütün peygamberler ve ümmetleri O’nun şeriatıyla hükmetmekle emrolunmuşlardır. Çünkü O’nun ahkâmı dindir ve O’nun indinde ondan başka da din yoktur. İman edenler O’nun indirdiği dini emirlere uymakla, onlarla hükmetmekle O’na ibadet etmiş olurlar. Böylece yaşayışlarında Allah Teâlâ’ya hiç bir şeyi ortak koşmamış olurlar. Surede konular şu şekilde ele alınmaktadır İlk önce müslümanların amelî, siyasî ve kültürel hayatları ile ilgili hükümler yer almaktadır. Sure ilk ayetlerine; “Ey iman edenler! Akitleri titizlikle yerine getirin” 1 emriyle başlıyor. Akitlerden kasıt, bu surede açıklanan ve genelde peygamber getirdiklerinin tamamını kapsayan, ilâhi hukukun gerektirdiği her şeye tam uyulması ve hudûdullâhın gözetilmesidir. Müslüman, İslâm’ı kabul etmenin şartı olan “kelime-i tevhid”i ikrar ettiği zaman Allah’ın ona yapmakla emrettiği her şeyi yerine getirmeye söz vermiş olur. Müslümanların hangi şartlarda olursa olsun, yapmış oldukları anlaşmalara uymaları istenmektedir. Bu girişten sonra, titizlikle uyulması gereken sınırlar, hükümler gelmeye başlıyor. İlk önce, eti yenebilecek hayvanlarla ilgili hükümler yer alıyor. Arkasından; “Şüphesiz Allah dilediği hükmü koyar” 1 uyarısıyla, O’nun koyduğu hükümlerin hiç kimse tarafından sorgulanamayacağı gerçeği bir kez daha hatırlatılıyor. Bundan sonra, surenin akışı içerisinde bir çok şer’î hüküm yer alıyor Av ve kurbanlık hayvanlara ilişkin helâl ve haramlar, Mescid-i Haram’da ve ihramlı iken yapılması helâl ve haram olan davranışlar, nikâhı helâl olan kadınlara ait hükümler, temizlik ve abdestin alınış şekli hakkında hükümler, hüküm verirken adaletli davranmaya dair talimatlar, İslâm düzenini bozucu davranışlarda bulunma ve hırsızlık cezalarına ait hükümler, içki, kumar ve fal oklarına ait hükümler, ihram yasaklarına ait hükümler, ölüm üzere vasiyet ile alakalı hükümler, hayvanlardan Bahire*, Sâibe *, Vasile * ve Ham’a* taallûk eden hükümler 103, Tevratta bulunan ve müslümanlar içinde kanun haline getirilen kısasa dair hükümler… Ayetlerin akışı içerisinde, helâl ve haramlara dair hükümlere uymak, onlara ait emirlere itaat etmek hususu devamlı hatırlatılıyor. Allah’ın yasakladığı şeyler dışında, insanlara helâl kılınan nimetlerden yararlanılması ve bunların hiç kimse tarafından kendi nefsine yasak kılınmaması gerektiği şeklindeki emirle müslümanlar uyarılıyor “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı temiz şeyleri haram saymayın ve haddi aşmayın… 87. Allah’ın insanlara temiz olarak gösterdiği nimetleri kendi nefsine haram kılanlar, nefislerine zulmetmiş ve haddi aşmış olurlar. Müslümanlar Medine’de devlet haline geldikleri için iktidarın ve elde edilen başanların onları ifsat etmesi tehlikesi vardı. Allah onları böyle büyük bir imtihan ortamında, daha evvel kitap ehlinin düştüğü duruma düşmemeleri için tekrar tekrar uyarmaktadır. Müslümanlardan Allah’ın ve Resulünün emrettiklerine tam anlamıyla uymaları, onlara karşı gelmemeleri istenmektedir Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. Karşı gelmekten sakının” 92. Surede işlenen diğer bir konu da, Yahudi ve Hristiyanların durumudur. Yahudiler, Allah’a vermiş oldukları söze ihanet ettikleri için lânetlenmişlerdi. Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de onlar hakkında şöyle demektedir “Şüphesiz ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı… Verdikleri sözü bozdukları için onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık… ” 12, 13. “Onlar, kelimeleri yerlerinden kaldırıp değiştirdiler. Uyarıldıkları Şeylerden pay almayı unuttular. Ey Muhammed! Pek azı müstesna, onlardan devamlı hainlik göreceksin…” 13 ayeti, onların Allah’ın kitabını tahrif ettikleri ve uymaları gereken konularda uyarıldıkları halde, bunların hepsine kulaklarını tıkamış olduklarını bize bildirmektedir. Onlar Allah’a ve Allah’ın gönderdiği nebilere ihanet etmiş, onlara zulmetmişlerdi. Allah’ın uyarılarından hiç bir zaman pay almadıkları için, onlar daima İslâma düşman olacaklar ve iyilik görseler dahi daima müslümanlara ihânet edeceklerdir. Onların şeytanlaşmış tabiatları bunu gerektirmektedir. Hristiyanlar’ın durumu, Yahudiler’in durumundan farklı değildir. Çünkü onlarda, Allah’ın indirdiği İncil’i tahrif ettiler. Onu hevâ ve heveslerine göre yeniden yazdılar. Onların düştükleri en büyük sapıklık, Tevhid konusu idi. Onlar Allah’ın kulu ve Resulü olan Hz. İsa Allah’a ortak koştular. Böylece sapıklıkların en büyüğü olan şirke sürüklendiler. Halbuki Hz. İsa onları, Allah’ı bir bilip, hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnızca O’na ibadet etmeye çağırmıştı. Onlar, “Allah Mesih’tir” ve “Allah, üç ilâhtan, biridir” diyerek Allah’a ortak koşmuşlardı. Onların durumu şu ayeti kerimelerle açıklığa kavuşturulmuştur “Şüphesiz Allah, Meryem oğlu İsâ Mesihtir” diyenler, kafir oldular. Oysa Mesih onlara “Ey İsrailoğulları! Hem benim, hem de sizin Rabbınız olan Allah’a ibadet edin demişti. Şüphesiz ki “Allah üç ilahtan biridir” diyenler kafir olmuştur” 72-73. Daha sonra Hz. Adem iki oğlunun kıssası anlatılarak, İsrailoğullarının Peygamberi öldürmek için kurdukları tuzaktan söz edilir. Ayrıca insan hayatının dokunulmazlığı da vurgulanmaktadır. Surenin üzerinde durduğu en önemli konulardan biri de, İslâm’ın dışındaki kimselerle dostluk kurmak meselesidir. Kur’an-ı Kerim müminleri, ahlâkî çöküntü içinde bulunan Yahûdî ve Hristiyanlarla dost ve sırdaş olmamaları için uyarmaktadır “Ey imân edenler! Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz onlardan olur… “51. Dostluk bağları, kişileri ve toplumları birbirinin hukukunu korumaya götürür. İnsanlar kimlere dost olur, yakınlık duyarlarsa, onlardan olmuş olurlar. Bu ayetle müslümanlar, böyle büyük bir tehlikeye karşı uyarılmaktadırlar. Müminlerin dostlarının kimler olduğunu Allah Teâlâ; “Sizin dostunuz sadece, Allah, O’nun peygamberi ve Allah’a boyun eğerek namaz kılan, zekât veren müminlerdir” 55 ayetiyle tesbit etmekte ve bize bildirmektedir. Dostluk imanın ölçüsü olarak değerlendirilir “Eğer onlar, Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı, kafirleri dost edinmezlerdi” 81. Surenin sonunda, akidelerini düzeltmeleri için, “Hüküm günü”nde Allah Teâlâ ile Peygamberi Hz. İsâ arasında geçecek olan konuşma yer alır. Hz. İsâ Allah Teâlâ’ya şöyle diyecektir “Ben onlara sadece, bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbınız olan Allah’a ibadet edin dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim. Sen beni semaya aldığın zaman, onları sen gözlüyordun. Sen her şeye şahitsin” 117. Bu ayet, Peygamberlerine inandıklarını söyleyen Hristiyanları uyarmak için onlara hitap etmektedir. Ancak, Kur’an-ı Kerim’in genel mantığı çerçevesinde değerlendirildiğinde, peygamberleri hakkında batıl ümitler besleyen herkese hitap ettiği görülür. O gün hiç kimse sapıklığı için bir mazeret bulamayacağı gibi, inandığını söylediği peygamberlerine yapmış olduğu iftiradan da bir fayda göremeyecektir. Çünkü o gün, her yalancının yalanı yüzüne vurulacaktır. Sure, Allah Teâlâ’nın her şeye kadir olduğu ve her şeyin sahibinin O olduğu gerçeği hatırlatılarak son buluyor “Göklerin, yerin ve her ikisinde bulunanların mülkü Allah’a aittir” 120. O halde O’nun emrettiği her şeye uyulmalı ve yasakladığı şeylerden kaçınılmalıdır. O’na iman edip, O’na tabi olmayan hiç kimse, O’nun azabından kendini koruyamayacaktır. Çünkü O, göklerin ve yerin tek malikî ve hâkimidir. Ömer Tellioğlu Toplam 228 , bugün 1
maide suresi 114 ayet fazileti